Monday, November 12, 2007

Hayatlarimiza "facebook" denen birşey girdi ki sormayın gitsin...onunla yatıp onunla kalkar hale geldik..kimi görsem kime sorsam herkes orada herkes onunla haşırneşir..televizyonlarda, gazetelerde hep ondan bahsediliyor..kimi, insanların özel hayatlarına saldırı nitelğinde, kullanılmaması gereken tehlikeli birşey olduğundan bahsederken kimi de tam tersi bağları öyle yada böyle kopmuş eski arkadaşları bulma imkanı tanıdığı için çok super birşey olduğundan bahsediyor...bana kalırsa iki görüşünde doğruluk payı var...evet herkes birbirinin sayfasında istediği gibi dolaşıp resimlerine, arkadaş listesinde kimler olduğuna, şuyuna buyuna bakıyor..bunu bir nevi rontgencilik olarak yorumlayanlar da var...ama sonuçta biz paylaşmak istediğimiz için o resimler ya da arkadaş listemizdeki insanlar orada!! oyle dimi??
zaten teknolojik olan herşeyin yararı kadar zararı yok mu?? işte bence facebook da boyle bişey..aynı anda hem yararlı hem de zararlı!!

sizi bilmem ama eski arkadaşlara ulaşma fikri beni çok heyecanlandırıyor..düşünsenize ilkokuldan beri görmediğiniz arkadaşlarınız hop diye facebookta karşınızda beliriveriyor...küçücük hallerini bildiğiniz insanlar büyümüş kocaman insanlar olmuşlar..tabii buna kendiniz de dahilsiniz :)))

neyse işte facebook sayesinde ben de ilkokul arkadaşlarıma tekrar kavuşmanın mutluluğu ve heyecanını taşıyorum...facebookta başalayan yazışmalar geçtiğimiz haftasonu yerini gerçek buluşmaya bıraktı...en eski arkadaşlarıma yeniden kavuştum..hepsini yeniden kucakladım :)) o kadar güzel ve heyecan vericiydi ki...herkeste aynı heyecan ve mutluluk vardı :)) bidahaki buluşmaya öğretmenimizi de getirirsek tam super olacak :))))))

Monday, October 29, 2007

CUMHURİYET BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN!!!


Kutlamalar için Bağdat caddesindeydik...çok güzeldi..her yer ışıl ışıldı...coşku doluydu!!






Wednesday, October 17, 2007


Bayram seyran fırsat bu fırsat, yılın son güzel güneşli günlerini değerlendirelim dedik ve bayramda Marmaris'e gittik. Marmaris'e son gittiğimde 5 yaşında falandım heralde..dolayısıyla hiçbirşey hatırlamıyorum ama gidenler hep çok güzel olduğunu söylüyorlardı, gerçekten de öyleymiş...
Şansımıza hava çok güzeldi...Günlük güneşlik, missss gibi..Gezdik dolaştık,denize girdik,güneşlendik, bol bol fotograf çektik...
Gökova ve Dalyan'da denize girdik....Dönüş yolunda "ormancı" türküsünün yakıldığı Belen Kahvesin'de çay molası verdik..sonrada Selçuk yakınlarındaki Şirince köyüne uğradık. Adı gibi acayip şirin bir köy..Şarapçılık yapılyor..meyva şarapları var... pek güzel!! Fotograf çekmek için bir cennet adeta..istemediğiniz kadar çok şey var fotografalyabileceğiniz..
Neyse özetle çok güzel bir 3 gün geçirip evimize döndük..işte size küçük gezimizden birkaç ayrıntı...









İşte böyleeeeee...geri kalanını da merak ediyorsanız..click here :))

Tuesday, October 09, 2007

Bugun bir baktim, amma ihmal etmisim ben blogumu..hemen otur birseyler yaz dedim kendi kendime ama aslına bakarsanız ne yazacagımı tam olarak bilemiyorum :)
Malum hem ramazan hem okullar acıldı, dolayısıyla uzun zamandır coook sessiz sakin gunler gecirmekteyim..bir de facebook cılgınlığı hasıl oldu iyice uvey evlat muamelesi yaptık blogumuza!

Şu facebook gercekten cok cılgın bir olaymıs!! 40 yıldır gormedigim,haber alamadıgım herkes orada nerdeyse...tabii mesajlasmalar,profil incelemeler,cicek yollamalar,pokelamalar vs...hala facebook kaydınızı yapmadıysanız bekleriz biz ordayız :))

Bu arada ramazanın da sonuna geldik..iki gun sonra bayram..bayramda buralarda olmayacagım..artık insallah donuste yeni havadisler ve fotolarla gorusuruz..

Şimdiden İYİ BAYRAMLAR....

Sunday, September 23, 2007

Biliyorsunuz "LOST" bir çılgınlık...ve ben de kendimi bu çılgınlığa kaptıranlardanım...uzuun zaman once izlemeye başladığım dizinin 3. sezonunu da nihayet bitirmiş bulunuyorum!!

Yalnız anlamadığım bişey var...onca bolum izledikten sonra bile hiçbirşey açıklığa kavusmuyor. Dizinin ilk bolumlerindeki şaşkınlık ve "haydi bakalııım...şimdi nolucak??" hissi seyrettigim son boşuöe kadar surdu gitti..her karakterin kazadan onceki hayatlarına iliskin flashbacklere alışmıs, bu sayede karakreler hakkında bir cok faideli bilgiye ulasmıstım ve tabii bu sebeple flashbacklere alısmıskene ANA!! o da ne son bolumde izledigim şey meger flashback diil flashforward mıs (tam olar boyle mi dendiginden emin diilim be tanımı kendi kafamdan uydurdum) yani karakterlerin daha ileriki zamanlardaki hayatlarından kesitler vermesinler mi!! tabii yine aynı duygularla yani, "haydaaaaa...e noluyo ki acaba?" şeklinde dusuncelerle basladım 4. sezonun (ki bildigim kadarıyla bu final sezon olacak) bitmesini ve cd'lerin elimize gecmesini beklemeye..


Tabii onu beklerken bos durmak olmaz...hemen yeni dizi dvd'leri bulup onları bitirmeye baslamam lazım...aklımda Dr House var...House adında çılgın bir doktorun mazeraları diyelim konusuna özetle..belki denk gelip izlemişsinizdir...Zamanında ER'ın en sadık mudavimlerinden biriydim,ondan oturu hastaneli,doktorlu dizileri nedense pek seviyorum (bizim "Doktorlar"ı diil ama)..işte bu yuzden dr house ıyı bır secenek gibi duruyor...sizin de alternatif onerileriniz varsa beklerim!!

Saturday, September 15, 2007

Sand Art - Ilana Yahav - Let's Get Together

cok ilginc bisey bu arkadaslar..daha once goreniniz bileniniz varmiydi bilmiyorum..ben ilk defa gordum ve acayip etkilendim..ben kagit kalemle bir cop adami zor cizerken millet kumdan neler yapiyor :))

Friday, September 14, 2007

10. Uluslararası Istanbul Bienali başladı...

Televizyon reklarmlarında ya da sokakta yürürken reklam panolarında falan mutlaka dikkatinizi çekmiştir zaten.. "SANAT HIC BU KADAR IYIMSER OLMAMISTI"


Gününü sanatsal faaliyetlerle değerlendirmek isteyen arkadaşlara duyrulur...bu yıl 5 farklı mekanda gerçekleştiriliyor bienal...hepsine olmasa da içlerinden biri ya da birileri ilginizi çekebilir...
İlgisini çekenlere detaylar burada...

Tuesday, September 04, 2007

Evet arkadaşlar, dün itibariyle tatilim resmen bitmiş ve ben işe gitmeye başlamış bulunuyorum. Şaka gibi...ne çabuk geçti güzelim 2 ay!! neyse artık, çalışıcaz ki tatilin keyfini çıkaralım dimi?!

Tatilimin son 5 gününü Gömeç'te geçirdim. Daha önceki tatil maceramda denize girip hiç serinleyememekten bahsetmiştim..burada ise durum bunun tam tersiydi...deniz çivi gibiydi..şahaneydi!!!!!! Girene kadar can çekişip, girdikten sonra saatlerce çıkmak istemeyecğiniz kadar güzeldi!! Neyse işte son kez sahilde güneşi batırdık, bir dahaki yaza kadar denizle, kumsalla vedalaştık...


Bol bol da resim çekmeyi unutmadık...


Bunlar bahçemizdeki ürünlerden birksç küçük örnek..



Burası da Atatürk Kayalıkları...tepedeki Atatürk profilini görebiliyrsunuz dimi?

Sunday, August 26, 2007

Uzuuuun zamandir sinemayla ya da izledigim filmlerle ilgili birseyler yazmamisim. Aslına bakarsanız uzun zamandir dogru durust sinemaya gittigim de soylenemez. Yazın boyle oluyor heralde. Sinemaya gitmek, film izlerken çikolata,gofret,patlamış mısır vs. yemek falan daha ziyade bir kış aktivitesi olarak goruluyor. Zaten yaz olunca sinemalara da soyle elle tutulur pek film de gelmiyor. Yada geliyor da biz farkına varmıyoruz, kapalı yerde 2 saat boyunca oturmak bize cazip gelmedigi icin bakmıyoruz,okumuyoruz,ilgilenmiyoruz...Mesela her ay mutlaka sinema dergisi alan ben,yaz basindan beri dergilerin önünden bile gecmedim!!

Neyse canim sinemaya gitmiyosak bu hiç film seyretmiyoruz anlamına gelmiyor..Evde vakit nasıl gecer...ya kitap okuyarak ya birşeyler seyrederek ya da internette oyalanarak. Televizyonda seyredecek hiçbirşey olmadığını da hesaba katarsak geriye tek bir alternatif kalıyor o da birkaç guzel film edinip evde izlemek.

Bu aralar bende bir Woody Allen merakı hasıl oldu. Bundan birkaç ay once birkaç tane Woody Allen filmi almıştım ama bir turlu izleme fırsatı bulamamıstım. İşte gecenlerde evde bos bos otururken fırsat bu fırsat deyip izlemeye basladım.

Once vizyona girdiginde sinemada da izlemiş oldugum Match Point'i yeniden izlemekle basladim. Bu filmin cok basarılı bir açılış sekansı var. Şans faktörünün insan hayatında ne kadar onemli bir yeri oldugu ancak bu kadar guzel anlatıla ve gosterilebilinir. Bu filmde Allen sadece yonetmen olarak karşımızda.

Daha sonra da sırasıyla 1977 yapımı "Annie Hall", 1979 yapımı "Manhattan"ve son olarak da 1993 yapımı "Manhattan Murder Mystery"i izledim. Bu filmleri izledikçe daha onceleri cok antipatik buldugum bu adamı daha cok sevdim.Inanılmaz keyifli filmler. Ozellikle "Manhattan Murder Mystery'i tavsiye ederim, yer yer gülmekten kırıldıgım cok keyifli bir film. Bahsettigim bu üç filmin bir ortak özelliği daha var. Üçünde de Woody Allen'a aynı oyuncu eşlik ediyor. O gün bu gün tarzından hiç ödün vermeyen hatta bence yüksek bel pantolonları ve etekleriyle,gözlükleri ve saçıyla bir tarz abidesi olan Diane Keaton.



Tüm bu filmlerle ilgili mutlaka üzerinde durulması gereken birşey daha var bence, o da müzikleri!! Mukemmel tek kelimeyle mukemmel!!!

Diyeceğim odur ki eğer bu filmleri daha once izlemediyseniz izlemenizi tavsiye ederim. Ben de en kısa zamanda gidip diğer WA filmlerini edinip arşivlemeye devam edicem..onerileriniz varsa bekliyorum..

Bu arada cok daha once izlediğim iki filmi var Woody abinin, "Melinda&Melinda" ve "Everyone Says I Love You" onlar da cok guzel ve keyifli filmler!! İzlerseniz iyi seyirler :)

Friday, August 17, 2007


SOL TARAFTA AÇIK OLARAK GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEMSİYELERİN ALTINDA 5 GÜN BOYUNCA YATIP PÜFÜR PÜFÜR ESEN RÜZGARIN TADINI ÇIKARIP CUP CUP DENİZE ATLAYIP SERİNLEMEYİP AMA DALGALARLA BOĞUŞUP ÇOCUKLAR GİBİ EĞLENİP SONRA BOL BOL YİYİP İÇİP KİLO ALIP ENGİN DENİZ MANZARASININ TADINI ÇIKARIP BİR TATİLİ DAHA BİTİRİP YUVAYA DÖNDÜM...
TATİL BİTTİ!! (tamam tam bitmedi ama çok az kaldı)
DARISI SENEYE!!

Saturday, August 04, 2007

Herhalde ne yazacağımı anlamış bulunuyorsunuz :) çok seviyorum ben bu Candan Erçetin'i!!
2000 yılında başlamış bizim C.E. maceramız...Bugun usenmedim dolapları indirip bir yerlerde sakladığımı bildiğim eski konser biletlerini buldum..onun için bu kadar net konusabiliyorum :)

Bakın bu ilk biletimiz...heralde biletix yokmuş daha o zamanalar :)
Bununla beraber tam 4 sene hiç ara vermeden takip etmişiz konserleri...yani 2000-'01-'02 -'03 de arka arkaya bıkmadan usanmadan gitmişiz :) Sonra nedense arada iki senelik bir firemiz var..2004 ve '05'de gidememişiz..2006'da aynen devam ve tabii ki '07..
Biletlere bakarken bişey dikkatimi çekti..dikkatli bakarsanız sizde gorebilirsiniz belki..cok da komiğime gitti..yani bu kadar tutarlılık da olmaz ki canım :) her iki sene de bir tamı tamına aynı tarihlerde gitmişiz biz bu konserlere:

26 Mayıs 2000-2001 / 23 Temmuz 2002-2003 / 03 Ağustos 2006-2007 ilginç!!

Neyse özetle diyeceğim "yine candan erçetin'deydik ve yine muhteşemdi"..canlı performansı bu kadar iyi olan daha kaç kişi var bilmiyorum ama ben bundan sonra da konser haklarımı C.E'den yana kullanabilirim...eğer sizde daha once gitmediyseniz size de şiddetle tavsiye ederim!!

Friday, July 27, 2007

Turist damarlarımız kabardı ya bir kere İstanbul'da turistlik yapmaya devam ediyoruz. Geçen haftaki Eminönü-Sultanahmet-Beyazıt turundan sonra bugün de Tophane civarlarındaydık.
Zaman zaman gidip gezmekten keyif aldığım bir yere gittim bugün.


Gönül isterdi ki oraya gittiğimizde yurtdışındaki müzelerin önünde gördüğümüz manzaraları görebilelim.Ama maalesef müzeyi gezmeye gelmiş sadece bir avuç turist vardı. Üstelik giriş ücreti oldukça uygun (7 ytl) ve ulaşımı da çok rahat bir mekan (tramvay tam önünden geçiyor). Neyse belki daha yoğun olduğu günler vardır(umarım).

Bahçesinden içeri girergirmez bizi karşılayan "kırmızı gölge" ve "tavukbayanlar"ı selamladıktan sonra içeri giriyoruz ama tabii ki içerde resim çekmek yasak olduğu için size içeriden görüntüler sunamıyorum...gölge ve tavukalarla yetineceksiniz!!


Bunların dışında başka birşey daha vardı bizleri selamlayan. O da eski antreponun içinde kaderine terkedilmiş tarihi saat kulesi. Eski, bakımsız ve hüzünlü bir şekilde selamlıyor bizleri...

İçeriyi birkaç saat içinde gezdikten sonra hafif hafif acıkıyoruz.İstanbul Modern'in muhteşem İstanbul manzaralı kafesine oturup birşeyler atıştırmaya karar veriyoruz. E tabii yine bu arada birkaç foto alıyoruz :)

Ooohh!! Karnımızı ve gözümüzü doyurduktan sonra başlıyoruz düşünmeye.."şimdi naapsak?nereye gitsek acaba?"diye vee Pier Loti'ye çay içmeye gitmeye karar veriyoruz.

Pierre Loti İstanbul'a aşık Fransız bir denizci ve yazar. Ama tek aşkı İstanbul değil. Bir de "Aziyade" var!!!Karnımız tok olduğu için Pier Loti'de simit yiyemiyoruz sadece çay içiyoruz.Ama kahvehanenin içinden geçerken gördüğümüz "simitçi" tablosu çok hoşumuza gidiyor ve hemen resmini çekiyoruz :)

Son olarak tepeden aldığımız bir resimle İstanbul'a (Haliç'e) el sallayıp evimizin yolunu tutuyoruuz...





Thursday, July 26, 2007

Wednesday, July 25, 2007

22 Temmuzu acısı ve tatlısıyla geride bıraktık..Ben o gün sandık başında görevli olduğumdan ve boyle bir gorevi ilk defa yaptığımdan benim için daha enteresan bir deneyim oldu..
Sabahın 7 sinde gorevli oldugum sandığın başında görevime başladım.Once zarflar ve pusulalar mühürlendi daha sonra görev dağılımı yapıldı(ve ben liste ve kimlik kontrlunden sorumlu oldum). Bu arada bir kalabalık bir kalabalık...sıcaga kalmamak ya da sırada cok beklememek tealşıyla daha oy verme işlemi başlamadan sandıkların önünde uzuuun kuyruklar oluşmuştu bile. Neyse saat 8 itibariyle oy verme işlemi başladı.
Bizim insanımız pek bir alem. Oy verme işi gizlilik esasına dayanan bir olaydır,öyle değil mi? Ya da biz öyle biliriz. Gerçekten çok komik ve bir o kadar da tuhaf manzaralara şahit oldum.
Oyunu kullanmak için paravanın arkasına geçmiş olan bir bayan eşine sesleniyor(seslenmekten ziyede avazı çıktığı kadar bağrıyor:)):
"Hasaaan!! Gel gel sen de gel!"
Tabii sandık başkanı olaya hemen el koyuyor:
"Olur mu hanımefendi. Siz kendiniz kullanacaksınız" tarzında bişeyler diyor ama nafile...teyze ısrarlı;
"Amaaan nolacak ki?? Kocam değil mi nasıl olsa, ayrımız gayrımız mı var???"
Güler misin, ağlar mısın? Hani eskiden "Olacak O Kadar" vardı ya; işte tam oradaki karikatürize edilmiş karakterler gibi bir tip..ve bundan başka daha bir sürü tipler geldi geçti sandıktan o gün.
Neyse işte öyle böyle derken atlattık seçimleri, asıl önemli olan bundan sonra bizi nelerin beklediği...inşallah herşey iyi olur!!!

Thursday, July 19, 2007

Gecen gun bozulan antika fotograf makinamı servise goturmek uzere Sirkeci'ye gittim arkadaşım S ile beraber. Hazır oralara kadar gitmişken biraz da kendi ulkemizde turistlik yapalim dedik ve sıcak mıcak demeden yürüye yürüye Sultanahmet'e kadar çıktık. Paris'teki kuyruklar kadar olmasa da bizim Ayasofya'nın girişinde de yatsınamayacak bir kuyruk vardı ki bu da bizi oldukça memnun etti :) Civarda biraz gezindikten sonra ver elini Beyazıt!



Beyazıt'ta ne var demeyin sakın...Tabii ki bizim universite var!!! Benim kuzi Mirna felsefe bölümünde arastirma gorevlisi..E bizim S de okulu merak ediyor..e ben de mezun oldum olalı önünden bile geçmemişim...fırsat bu fırsat hem Mirnayı ziyaret etmis olduk hem de anılarımızı tazelemiş olduk :) Fakültenin merdivenlerinden çıkarken önce binayı ilk götdüğümde yaşadığım hayalkırıklığı geldi aklıma sonra orada sevgili arkadaşlarımla geçirdiğim 4 güzel sene...hey gidi günler heeeyyyyyyyyy!!!!!!

Candan,İbeko,Raşo,Tuğçe bakın bakalim bunlar size neler hatırlatıyor???



Sevgili anfimiz ve canim koridorumuz...:)duvardaki resimler aynen duruyor.Edgar abim hala hüzünlü hüzünlü bakıyor gelen geçene, ama Carpe Diem yok panolar yenilenmiş, sınıflar da yenilenmiş. Hani bizim tiyatro derslerini falan yaptiğimiz kütüphane vardı ya işte orayı anfimsi bir sınıfa çevirmişler..yani güzel olmuş ama bizim de sınıfımız yok olmuş..
Yaaa işte boyle bir nostaljik gezi yaptık geldik...haydi kalın sağlıcakla!!

Tuesday, July 10, 2007

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba!! Gorusemedigimiz bu arada kucuk bir tatil kacamagi yaptim. Birkac ay once size ballandira ballandira anlattigim bir film vardi. Iste ben de 4 gunluk bu tatilimi o filmin basrolunde olan yerde gecirdim. Yani Paris'te!!

Gercekten cok guzel bir kent Paris. Tabii ki 4 gun asla yeterli degil. Tadi damaginizda kaliyor. Bazi yerler vardir 1 kere gormeniz yeter de artar bile; bazi yerler vardir 1 kez gormek asla yetmez. Iste Paris de cok kereler gidilmeyi hakeden bir yer bana sorarsaniz.

Gorulmesi gerekn belli basli yerler malum, biz de elimizden geldigince her yeri gormeye calistik vebu konuda oldukca da basarili olduk sanirim. Ancak metroda yolumuzu bulmak konusunda bayagı bir zorlandigimizi soylemek zorundayim. Inanilmaz genis ve karmasik bir metrosu var, gercekten de dedikleri gibi Paris'i ters cevirseniz altinda bir şehir daha var. Yalniz dikkatimi ceken birsey boyle bir metro agina sahip olmasina ragmen halen trafik probleminin olmasi.Metroya ragmen herkes heryere arabasiyla gitmeye calisiyor, bu da Istanbul trafigini aratmayan bir trafik yaratiyor.
Neyse metro olayini fazla uzatmayayim.Yolumuzu nasıl bualacagimizi az cok cozdukten sonra once Seine nehrinde kisa bir gezi sonra ver elini Louvre,Versailles,Eiffel,Champ Elysees,Notre Dame...Iste size kisa ama yogun gezimizden birkac kare..


Haydi gorusuruz!!!

Wednesday, June 20, 2007



Bugün tuhaf bir film izledim;
Fur:An Imaginary Portrait of Diane Arbus.
Adından da anlaşıldığı üzere bir Diane Arbus'un hayatından esinlenilerek çekilmiş bir film. Ancak izlerken inasanı biraz rahatsız eden ve yoran bir film.
Diane Arbus dünyaca ünlü bir fotoğraf sanatçısı. Başarısını çoğunlukla çektiği absürd resimlere borçluymuş.



Diane evlidir ve iki çocuğu vardır. Kocası Allan moda fotoğrafçısıdır.Diane de onun asistanlğını yapmaktadır.Diane bir gün, bir vesileyle üst komşusuyla tanışır ve bununla birlikte hayatının akışı da değişir.Bu arkadaşlık sayesinde birçok değişik insan tipiyle tanışan Diane bunları fotograflamaya ve kendi kariyerini oluşturmaya başlar. İşte size Diane Arbus'un "freak"lerinden birkaç kare...


Sunday, June 17, 2007

Bugün Babalar Günü...Biz de yine güzel bir kahvaltıyla klasik kutlamamızı yaptık!! Aslında kutlamalara dün akşamdan basladık..Bizim kuzinin dogumgunuydu, kutlamalar geceyarısını gecince babalar guununu de daha ilk saatlerinde kutlama şansımız oldu. Teyzem(yine üşenmemiş bir orjinallik dusunmus) masadaki tüm babalara birer diplama hediye etti...hepsi çocuklar gibi şendi :) Sonra küçük bir araştırma yaptım nereden ne zaman cıkmıs babalar gunu diye ve bunu buldum!





Aslında size bir de Kahve Dünyasında yediğim çikolata fondüyü resimleyip gostermek isterdim ama masaya geldiği anda gözüm baska birşey görmediği ve biran once yemekten baska bısey dusunemedıpım ıcın fotograf cekmeyı unuttum...aklıma geldiğinde çok gecti :)) neyse artık bır daha ki sefere!!

Friday, June 15, 2007

KEŞANLI ALİ DESTANI

Harbiye Açıkhava etkinlikleri başladı. Yazın İstanbul'da en sevdiğim etkinliklerden biri...Hiç unutmam (daha küçükken gittiklerimi saymazsak) ilk açıkhava konserim bizim üniversitedeki kızlarla gittiğimiz Candan Erçetin konseriydi.İbekocugum organize etmişti saolsun.Harikaydı hatta o kadar guzeldi ki ondan beridir her yıl Candan Erçetin konserlerini kaçırmadan takip eder hale geldik :)

Dün akşam da yılın ilk Açıkhava etkinliklerinden birini gerçekleştirmek üzere Harbiye'ye doğru yola koyulduk.Ama bu sefer C.E dinlemek için değil Keşanlı Ali Destanı'nı izlemek için...

Hep kapalı tiyatro salonlarına alişmişiz tabii ama açık havada püfür püfür rüzgar,gökte yıldızlar ve (varsa) mehtap eşliğinde oturup oyun izlemek de ayrı bir keyif..Hele hele sigara içenlerin keyfine hiç diyecek yok, normalde 2 saat beklemeleri gerekirken 1 sigara içebilmek için açıkhavada birini yakıp birini sonduruyolar(bu benim gibi sigara içmeyenler için ne kadar nahoş bir durum olsa da!!)



Tabii eskisinden tamamen farklı bir kadro vardı sahnede...Ama yine de çok hoş, çok keyifliydi...

Sabırsızlıkla diğer aktiviteleri bekliyorum...

Wednesday, June 13, 2007

Uzun zamandır yazamıyordum...en son yazımdan sebebini tahmin etmek cok da zor degil heralde, malum sene sonu sınavları oku, odevlerı oku, sozlu notlarını ver, ortalamaları al, kimi gecirsem, kimi vıraksam dusun tasin vicdan muhasebesi yap vs.. neyse bitti...ohhh yasasın tatil!!

Herseyi hallettik biz de kutlama yapmak ıcın dun Büyükada'ya gittik. Hafta içi olmasına ragmen oldukca hareketliydi..Şansa bindiğimiz vapur butun adalara ugradı..Kınalı'da ki plaj daha sabahın erken saatleri olmasına ragmen doluydu, hele donuste anababa gunu gibiydi...




Kınalıada,Burgaz,Heybeli derken geldik Büyükada'ya...Yolda martılar eşlik etti bize






Büyükada'da hemen faytonlara kostuk, dogru tepeye dogru bır fayton gezisi...



Tepede muhtesem manzara eşliğinde guzel bir ziyafetten sonra yuruye yuruye adadaki şahane evlerin resimlerini çeke çeke sahile dogru bir yuruyus yaptık..Tabii bu yürüyüş sırasında Hatırla Sevgili'nin çekildiği evleri de keşfetmiş olduk :)


>
Özetle herşey çok güzeldi...tek problem havanın cok sıcak olmasıydı...donuste püfür püfür rüzgardan faydalanmak için vapurun yan tarafında oturduk..gercekten cok keyifliydi..farkında olmadan ruzgarın da etkisiyle yandığımı ve ayaklarımda ayakkabılarımın izinin aynen çıktığını saymassak :))