Wednesday, August 20, 2008

Ağır ağır çıktık bu merdivenlerden...

İstanbul'un Boğaz'dan tepeye doğru uzanan eski sokaklarını keşfetmek amaç..

Yeniköy burası..İstanbul'un en güzel semtlerinden biri..

Bu alçak merdivenli, arnavut kaldırımlı sokak da Kürkçü Faik Sokak...










Küçücük, daracık, şirin mi şirin, arnavut kaldırımları hala bozulmamış, asfaltlanmamış tarihi bir eski İstanbul sokağı...malum artık böyle yerlere rastlamak pek kolay değil..



Şair Kavafis de yürürmüş bu sokakta..

Kim bilir belkide burada yürürken düşünüp yazdı bu dizeleri..








KENT
"Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin.
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa.
Sanki bir hükümle yazgılanmış bir çabam;
ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada
gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca
yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın."

Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler.
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın
aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın
ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların.
Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
ne bir gemi var, ne de bir yol sana.
Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte,
yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.

Constantino KAVAFİS

Sokaktan tepeye doğru çıktığımızda eskisi yenisi birbirine karışmış evler ve eski bir Rum okulu karşıladı bizi..








...ve tabii evlerin arasından bize göz kırpan eşsiz Boğaz manzarası..

Dünyanın neresine giderseniz gidin daha güzelini bulamayacağınız..gece gündüz seyretmeye doyamadığınız İstanbul Boğazı...
Artık geri dönüyoruz..acıktık susadık..birşeyler yiyip içmemiz lazım.. bunun için biçilmiş kaftan Kürkçü Faik sokağın başındaki Tarihi Yeniköy Kahvehanesi...

Çayımızı söylüyoruz..yanına da birer tost..buğulu üzüm salkımlarının altında oturup bir güzel soluklanıyoruz mis gibi esen rüzgar eşliğinde...limonata limonata!! (anneannem bu tabiri kullanır insanı ferahlatan hafif rüzgarlı havalar için :))



Yarım asırdır el değmemiş bir sokakta yürüdük bugün..

"İstanbul'da Ölmeden Önce Yapmanız Gerek 101 Şey"den birini daha gerçekleştirmenin gururuyla dönüyoruz evimize...




Sunday, August 10, 2008

Daha önce de biraz bahsetmiştim...Okuldaki arkadaşlarla bir kitap kulübü kurduk bu sene... her seferinde arkadaşlardan birinin önerdiği bir kitabı belirlenen bir süre içerisinde okuduk, arkasından da bir yerde buluşup enine boyuna tartıştık...okuduklarımızın bazılarını çok sevdik bazılarını hiç sevmedik...ama hepsini okuduk bitirdik :))


Aslına bakarsanız bu kitap kulübü bana biraz üniversitedeki roman incelemesi derslerini hatırlatıyor..o zaman da hocanın okumamızı söylediği kitabı okur, dersler boyu üzerinde konuşurduk...aslına bakarsanız daha ziyade hoca anlatır-işte şurda aslında şunu demek istemiştir yazar, burda bu sembolü kullanmıştır vs.- biz de tutabildiğimiz kadar çok not tutmaya çalışırdık :)

Neyse işte özetle bu sene resimde gördüğünüz romanları ve bunlara ek olarak Nermin Bezmen'in "Sır" ve "Aurora'nın İncileri" ni okuduk...(ben "Sır"ı beyenmediğim için onun devamı niteliğindeki "Aurora'nın İncileri"ni okumadım..çok da büyük bir kayıp olduğunu düşünmüyorum..onun yerine Truman Capote'nin "Soğukkanlılıkla"sını okudum..oldukça da başarılı buldum :))

Okudukların içinde favorin hangisiydi derseniz..."Kimya Hatun" ve "Veda" haricinde ve tabii "Sır" haricinde hepsi diyebilirim...Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık"ı tam bir baş yapıt...daha önce okumamış olduğuma inanamıyorum...yine aynı şekilde Ayn Rand'ın "Yaşamak İstiyorum"u bir solukta okuduğum ve beni çok etkileyen bir roman oldu...Elif Şafak'ın "Siyah Süt"ü hakkında zaten çok şey yazılıp çizildi...kitabı çok sevenler ve nefret edenler diye millet ikiye ayrıldı..ben şahsen çok sevenlerdenim...ben doğum moğum yapmadım..zaten bu kitap da sadece doğum öncesi ve sonrası depresyonla ilgili değil...Coelho'nun "Portobello Cadısı" da gayet sürükleyici ve hoş bir kitap bence..

Bunlar da bu sabah kargodan taze taze gelenler..okuyan arkadaşım "Kanatsız Kuşlar"ı çok beyenmiş..hepimize birer mesaj atıp mutlaka okuyun demiş..biz deee hemen edindik ve yavaş yavaş sırayla hepsini okuyacağız..


Herkese bol kitaplı günler diliyorum :))

Tuesday, August 05, 2008

evet, anladigim kadariyla hala birkaç tane, yilmadan blogumu tiklayip yeni birseyler var mi diye bakan arkadasim var..oncelikle bu ilgilerinden dolayi kendilerine tesekkurlerimi bir borç bilirim :)

malum tatildeyiz..e naapmak lazım..gezmek dolaşmak, yeni yerler keşfetmek lazım..ben de elimden geldigince bunu yapmaya çalışıyorum..

benim tatilime arkadaşlarım çok özenir...2 ay!! 2 koca ay!! oyle gibi gozukse de aslinda tatil yaptiginiz gün sayısı diğer mesleklerde çalışanlarla aşağı yukarı aynıdır..yani 1-2 hafta arasi bişey...onun dışında kalan zaman sıcaktan sokağa çıkamamakla, evde miskin miskin oturup sıkıntıdan patlamakla gecer..yani o kadar da cazip değil..tabii bu soylediklerim daha ziyade kendim için geçerli, belki tatilini daha verimli kullananlar vardır..hoş tabii bu maaşlarla da nereye kadar!!

neyse..madem koskoca 2 ay içinde sadece 1-2 haftamız var..bunu en iyi şekilde degerlendirmek lazim tezinden yola çıkarak biz de bu sene ki tatil hakkımızı italya'da kullanmaya karar verdik..tüm hazırlıkların ardından tam 8 gün sürecek olan italya maceramıza başkent Roma'dan başladık..oradan ver elini 2000 yıl önce Vezüv'ün külleri altında kalan antik roma şehri Pompei ve daha sonra italyan filmlerinin vazgeçilmez şehri, balkonlarında asılı çamaşırlarıyla ünlü Napoli..hep ne kadar eğik olduğunu merak ettiğim Pisa kulesi ve kocaman bir labirenti andıran Siena..dünyanın en güzel şehirlerinden biri hatta en güzel şehri olduğu söylenen Floransa..Shakespear'in bir sure kaldığı ve ünlü Rome&Juliet'ini yazdığı Verona....veeee son olarak da Venedik!! hepsi birbirinden guzel hepsi birbirinden tarihi...ozetle cok yorucu ama cook guzel bir tatildi...gitmek gormek isteyenlere tavsiye edilir!!

tarih demişken duyduğumda beni çok üzen bir orandan bahsedeyim size...italyan'ların tarihlerine yani tarihi eserlerine sahip çıkma oranı yaklaşık olarak %63 müş...biz türkler'de ise bu oran kaça düşüyor biliyor musunuz? cevap veriyorum MAALESEF sadece ve sadece %5...yorumu size bırakıyorum!!

bu kadar anlattık bir kaç tane de resim koyalım bari dimi :))