Sunday, December 28, 2008




EFENDİM HERKESİN YENİ YILINI KUTLUYORUM

2009'U SAĞLIKLI MUTLU VE KRİZSİZ GEÇİRMENİZİ DİLİYORUM





(RAHSANCIM SENDEN OZENDIM VALLA

SEN ELF OLMUSSUN BEN DE SANTA OLUVEREYIM DEDIM :)))

Sunday, December 07, 2008

Olayımız yemek içmek..yiyip içmediğimiz zamanlarda da yemek içmekle ilgili başka faaliyetlerde bulunmak..nedir onlar?
- evdeysek ve o sırada birşey yemiyorsak home tv seyredip iştahımızı kabartmak
- yapılabilecek kolay tarifleri uygulamak
- istanbul life alıp nerede ne yiyebiliriz diye aranıp taranmak
- internette yemek bloglarını gezip durmak vs..vs...
Gecen hafta ben okuldayken Gizmo aradı..."Çikolata kursu buldum..gidelim mi???" dedi..ne gereksiz bir soru..cevabı belli "TABİİ Kİ GİDELİM..SUPPERRRR!!" bundan iyisi şamda kayısı :)
Atladık gittik Taksime..yaklaşık 13-14 kişilik bir grupla başladık çikolata yapımına..tabii ki super bişey çikolatayla oynamak..oldukça da kolay gibi..en azından orda oyleydi..bayram sonrası evde seri uretime gecmeyi planlıyorum..kolay mı zor mu oldugunu evdeki çalışmalardan sonra karar vericez bakalm..
Bunlar da benim yaptığım çikolatalar..:))

Bayramınız kutlu olsun!!

Sunday, November 23, 2008


Biliyorum fazla üst üste oldu ama napiiim boyle denk geldi...bugun de Osmanlı Cumhuriyetini izledik :))
Sizlere de izlemenizi tavsiye ederim...çok trajikomik bir film...
Osmanlı İmp. devam etseydi halimiz nice olurdu???
Gani Müjde'nin ellerine sağlık..

Hep sinema hep sinema...biraz da kitaplardan bahsedelim.
Zülfü Livaneli'nin "Son Ada"sını okuyorum şu anda...hatta bitirmek üzereyim...zaten çok uzun değil ve çok akıcı...1 yada 2 gün de rahatlıkla bitirilecek kıvamda..
tavsiye ederim...bu kitabı okuduktan sonra martılara artık farklı bakacaksınız...her martı gördüğünüzde bu kitabı hatırlayacaksınız...

Thursday, November 20, 2008

geneceterekecelele ile sinema günleri devam ediyor...
bugün de yine bir türk filmi izledim..Devrim Arabaları..

mutluyum çünkü üçtür gittiğim türk filmlerinden gittiğime pişman olmadan çıkıyorum..herkese de tavsiye ediyorum..."Türk Malı" ilk araba olan DEVRİM in hikayesi anlatılıyor filmde...Devrim'i yapabilmek için canla başla çalışan Türk mühendislerinin hikayesi..demek ki artık biz de iyi hikayeler iyi senaryolar yazıp iyi filmler yapabiliyoruz..

Friday, November 14, 2008

gittim...gordum...gerci gidiyorum dedigim gun gidemedim ama olsun..
nolacak benim bu unutkanlık halim bilemiyorum...surekli birseyleri unutuyorum...o gun arkadasım aradıgında sinemaya gitmek icin tamam dedim..evden fırladım...meger benim o aksam icin baska bir programım varmıs..sinemaya girmeden annem hatırlattı da filmin yarısında cıkmak zorunda kalmadık...vitamin eksikligimi dir, kafanın dagınıklıgı mıdır, bosvermislik midir nedir ben anlayamadım ama bir gun bu unutkanlık benim basıma bir isler acacak..dur bakalım
filme gelirsek...ben şahsen begendim..muzikler cok basarılı...aglamadım ama gozlerim doldu...bu arada fragmandaki sarkıyı kesfettim...evde arabada surekli dondur dondur aynı sarkıyı dinleyip duruyorum...hazır elim fransızca sarkılara degmisken birkac tane de charles aznavour indirdim...şahane...iyi geldi bu sarkılar bana...bıkmısım hep aynı seyleri dinleyip durmaktan...fragmandaki sarki da michel fugain'in une belle histoire'si...çok guzel bir melodi bu yaaa..duyabiliyo musunuz..su anda da çalmakta :))
fransız filmleri tadında bir turk filmiydi bence bu film...guzel yani :))

Monday, November 10, 2008

Yorgunum..uykusuzum..bu erken kalkmalara hiç alışamadım..iki senedir sabahları mışıl mışıl uyumaya alışmışım bir kere..şimdi sabah saat 7buçukta ders anlatıyo olmak şaka gibi bişey..ama olsun günün geri kalanı bana kalıyor..tabii bişeyler yapacak halim olursa..gerçi halim olsa da olmasa da hep yapacak bişeyler oluyor..şimdi de tam eve geldim bilgisayarımı açtım bloguma birşeyler karalayıvereyim derken arkadaşım aradı sinemaya gidelim mi dedi...e sinema denince akan sular duruyor tabii..tamam dedim..gidelim tabii..çok merak ediyorum çağan ırmak'ın son filmi Issız Adam'ı...bu arada filmin fragmanındaki fransızca şarkının adını bilen var mı varsa lutfen soylesin...aslında çok eski bir şarkıdır o ama fransızca olmasından mutevellit adını da soyleyenin kim oldugunu da bilmiyorum..neyse o zaman ben kaçanzi..gidip ıssız adamı seyredenzi..sonra da size anlatanzi :))

Monday, November 03, 2008

ah blogum canım blogum..nerdeydin..nerelere gittin..
çok sık yazmasamda çok buyuk eksikliğini hissettim
okuduğum arkadaşlarımdan haber alamaz oldum..meger ne alışmışız su blog olayına da haberimiz yokmuş...
gorusmeyeli neler yaptım..
çok guzel bir 29 ekim geçirdim..uzun zamandır en dolu dolu kutladığım cumhuriyet bayramıydı
sabah okuldaki torene gittim...hava da pek bir guzeldi o gün..sonra da boğazda tekne turu..ellerimizde bayraklarımız boğazı bir uçtan bir uca gezdik durduk..sahildekelirle uzaktan bayramlaştık..e hazır boğaz taraflarındayken akşamki havai fişşek gösterilerini de izleyelim dedik..gerçekten çok iyi bir gosteriydi..herşey çok güzeldi de bir tek benim makinanın şarjı yoktu...dolayısıyla elimizde kanıt niteliğinde hiçbir foto yok!!
işte boylee..
bu arada sınavlar başladı..oturup kalkıp snv yapıp snv okuyoruz..eğlence dorukta yanii!!!!

Friday, October 10, 2008

Bugün izledim bu filmi..edebiyatçı arkadaşlarımı hemen haberdar edeyim dedim :)
Amerikan edebiyatının en ünlü yazarlarından biri olan Philip Roth'un The Dying Animal adlı romanından uyarlanmış bir film Elegy(Aşkın Peşinde). Filmin girişini çok sevdim..başından sonuna keyifle izledim..sizlere de izlemenizi tavsiye ederim..Başrollerde Penelope Cruz ve Ben Kingsley var. Yani kadro super..aralarındaki kimya bence çok iyi (ki bu çok önemli bir şey..zira aşk yaşamaları öngörülen oyuncular arasındaki uyumsuzluk filmi berbat edebiliyor )....hikayemiz universitede ders veren bir profesor ile genç ve güzel öğrencisi arasındaki aşk..bağlanma korkusu..yaşlanma korkusu...

Daha önce de Human Stain(İnsan Lekesi) sinemaya aktarılmıştı..belki onu izlemişsinizdir..izlemediyseniz onu da mutlaka izlemenizi tavsiye ederim..yok ben bu filmleri izlemem ama kitaplarını okurum derseniz o da olur...hatta daha da güzel olur..
The Dying Animal - "Ölen Hayvan" adıyla Türkçeye çevrilmiş...
İyi seyirler...


Sunday, September 21, 2008

birşeyler yazmak istiyorum ama ne yazsam bilemiyorum..rahşancım sana demiştim okullar açılsın bak nasıl sesim kesilecek diye..nitekim oyle oldu..bir koşuşturmacanın içinde buluverdim kendimi...gezmeler tozmalar kültür gezileri şunlar bunlar sona erdi..hatta kitaplarımı bile doğru dürüst okuyamıyorum..erken kalkmaya alışamadı daha bünyem..eve gelirgelmez pestil gibi yatıyorum.....bayram tatilinde dinlenicez neyseki biraz (aman çok yorulduk da sanki) dinlenmek yerine uyumak kelimesini kullanmak daha doğru olacak aslında :)
hava ne kadar soğudu biranda..inanılır gibi değil...daha 3 gün once nefes alınmıyodu...bugun kazaksız ceketsiz sokağa çıkılmıyor...olsun olsun özlemişiz serin, yağmurlu karanlık havaları...ama boyle havaların da cok fena bir tarafı var..zaten çıkması zor olan sıcacık yumusacık yatağınızdan hiiiç mi hiç çıkasınız gelmiyor..dunyanın en guzel en sıcak en yumusak yatağı sizin yatağınız sanki o anda..oyle dimi??
dun akşam daha once de izleyip çok beyendiğim bir filmi izledim yeniden.."eternal sunshine of the spotless mind" (sil baştan)...artık hatırlamak istemediğiniz anılarınızı zihninizden sildirmek ister miydiniz? boyle birşey mümkün olsaydı gerçekten bunu yapar mıydınız? ben heralde istemezdim...işte filmdeki kahramanlarımız böyle bir maceranın içine atıyorlar kendilerini...görmediyseniz mutlaka görmenizi tavsiye ederim..
ne yazsam bilmiyorum dedim ama bisürü bişeyler buldum galiba anlatacak...bu arada televizyonum da açık ve salı akşamı saat 21:00 de tv8'de "lost in translation"(bir konuşabilse) nın olduğunu öğreniyorum...o da çok iyi bir filmdi..tekrar izlenebilir..sizin de aklınızda bulunsun;)

Wednesday, August 20, 2008

Ağır ağır çıktık bu merdivenlerden...

İstanbul'un Boğaz'dan tepeye doğru uzanan eski sokaklarını keşfetmek amaç..

Yeniköy burası..İstanbul'un en güzel semtlerinden biri..

Bu alçak merdivenli, arnavut kaldırımlı sokak da Kürkçü Faik Sokak...










Küçücük, daracık, şirin mi şirin, arnavut kaldırımları hala bozulmamış, asfaltlanmamış tarihi bir eski İstanbul sokağı...malum artık böyle yerlere rastlamak pek kolay değil..



Şair Kavafis de yürürmüş bu sokakta..

Kim bilir belkide burada yürürken düşünüp yazdı bu dizeleri..








KENT
"Başka diyarlara, başka denizlere giderim, dedin.
Bundan daha iyi bir kent vardır bir yerde nasıl olsa.
Sanki bir hükümle yazgılanmış bir çabam;
ve yüreğim sanki bir ceset gibi gömülmüş oraya.
Daha ne kadar çürüyüp yıkılacak böyle aklım?
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam burada
gördüğüm kara yıkıntılarıdır hayatımın yalnızca
yıllar yılı yıktığım ve heder ettiğim hayatımın."

Yeni ülkeler bulamayacaksın, bulamayacaksın yeni denizler.
Hep peşinde, izleyecek durmadan seni kent. Dolaşacaksın
aynı sokaklarda. Ve aynı mahallede yaşlanacaksın
ve burada, bu aynı evde ağaracak aklaşacak saçların.
Hep aynı kente varacaksın. Bir başka kent bekleme sakın,
ne bir gemi var, ne de bir yol sana.
Nasıl heder ettiysen hayatını bu köşecikte,
yıktın onu, işte yok ettin onu tüm yeryüzünde.

Constantino KAVAFİS

Sokaktan tepeye doğru çıktığımızda eskisi yenisi birbirine karışmış evler ve eski bir Rum okulu karşıladı bizi..








...ve tabii evlerin arasından bize göz kırpan eşsiz Boğaz manzarası..

Dünyanın neresine giderseniz gidin daha güzelini bulamayacağınız..gece gündüz seyretmeye doyamadığınız İstanbul Boğazı...
Artık geri dönüyoruz..acıktık susadık..birşeyler yiyip içmemiz lazım.. bunun için biçilmiş kaftan Kürkçü Faik sokağın başındaki Tarihi Yeniköy Kahvehanesi...

Çayımızı söylüyoruz..yanına da birer tost..buğulu üzüm salkımlarının altında oturup bir güzel soluklanıyoruz mis gibi esen rüzgar eşliğinde...limonata limonata!! (anneannem bu tabiri kullanır insanı ferahlatan hafif rüzgarlı havalar için :))



Yarım asırdır el değmemiş bir sokakta yürüdük bugün..

"İstanbul'da Ölmeden Önce Yapmanız Gerek 101 Şey"den birini daha gerçekleştirmenin gururuyla dönüyoruz evimize...




Sunday, August 10, 2008

Daha önce de biraz bahsetmiştim...Okuldaki arkadaşlarla bir kitap kulübü kurduk bu sene... her seferinde arkadaşlardan birinin önerdiği bir kitabı belirlenen bir süre içerisinde okuduk, arkasından da bir yerde buluşup enine boyuna tartıştık...okuduklarımızın bazılarını çok sevdik bazılarını hiç sevmedik...ama hepsini okuduk bitirdik :))


Aslına bakarsanız bu kitap kulübü bana biraz üniversitedeki roman incelemesi derslerini hatırlatıyor..o zaman da hocanın okumamızı söylediği kitabı okur, dersler boyu üzerinde konuşurduk...aslına bakarsanız daha ziyade hoca anlatır-işte şurda aslında şunu demek istemiştir yazar, burda bu sembolü kullanmıştır vs.- biz de tutabildiğimiz kadar çok not tutmaya çalışırdık :)

Neyse işte özetle bu sene resimde gördüğünüz romanları ve bunlara ek olarak Nermin Bezmen'in "Sır" ve "Aurora'nın İncileri" ni okuduk...(ben "Sır"ı beyenmediğim için onun devamı niteliğindeki "Aurora'nın İncileri"ni okumadım..çok da büyük bir kayıp olduğunu düşünmüyorum..onun yerine Truman Capote'nin "Soğukkanlılıkla"sını okudum..oldukça da başarılı buldum :))

Okudukların içinde favorin hangisiydi derseniz..."Kimya Hatun" ve "Veda" haricinde ve tabii "Sır" haricinde hepsi diyebilirim...Marquez'in "Yüzyıllık Yalnızlık"ı tam bir baş yapıt...daha önce okumamış olduğuma inanamıyorum...yine aynı şekilde Ayn Rand'ın "Yaşamak İstiyorum"u bir solukta okuduğum ve beni çok etkileyen bir roman oldu...Elif Şafak'ın "Siyah Süt"ü hakkında zaten çok şey yazılıp çizildi...kitabı çok sevenler ve nefret edenler diye millet ikiye ayrıldı..ben şahsen çok sevenlerdenim...ben doğum moğum yapmadım..zaten bu kitap da sadece doğum öncesi ve sonrası depresyonla ilgili değil...Coelho'nun "Portobello Cadısı" da gayet sürükleyici ve hoş bir kitap bence..

Bunlar da bu sabah kargodan taze taze gelenler..okuyan arkadaşım "Kanatsız Kuşlar"ı çok beyenmiş..hepimize birer mesaj atıp mutlaka okuyun demiş..biz deee hemen edindik ve yavaş yavaş sırayla hepsini okuyacağız..


Herkese bol kitaplı günler diliyorum :))

Tuesday, August 05, 2008

evet, anladigim kadariyla hala birkaç tane, yilmadan blogumu tiklayip yeni birseyler var mi diye bakan arkadasim var..oncelikle bu ilgilerinden dolayi kendilerine tesekkurlerimi bir borç bilirim :)

malum tatildeyiz..e naapmak lazım..gezmek dolaşmak, yeni yerler keşfetmek lazım..ben de elimden geldigince bunu yapmaya çalışıyorum..

benim tatilime arkadaşlarım çok özenir...2 ay!! 2 koca ay!! oyle gibi gozukse de aslinda tatil yaptiginiz gün sayısı diğer mesleklerde çalışanlarla aşağı yukarı aynıdır..yani 1-2 hafta arasi bişey...onun dışında kalan zaman sıcaktan sokağa çıkamamakla, evde miskin miskin oturup sıkıntıdan patlamakla gecer..yani o kadar da cazip değil..tabii bu soylediklerim daha ziyade kendim için geçerli, belki tatilini daha verimli kullananlar vardır..hoş tabii bu maaşlarla da nereye kadar!!

neyse..madem koskoca 2 ay içinde sadece 1-2 haftamız var..bunu en iyi şekilde degerlendirmek lazim tezinden yola çıkarak biz de bu sene ki tatil hakkımızı italya'da kullanmaya karar verdik..tüm hazırlıkların ardından tam 8 gün sürecek olan italya maceramıza başkent Roma'dan başladık..oradan ver elini 2000 yıl önce Vezüv'ün külleri altında kalan antik roma şehri Pompei ve daha sonra italyan filmlerinin vazgeçilmez şehri, balkonlarında asılı çamaşırlarıyla ünlü Napoli..hep ne kadar eğik olduğunu merak ettiğim Pisa kulesi ve kocaman bir labirenti andıran Siena..dünyanın en güzel şehirlerinden biri hatta en güzel şehri olduğu söylenen Floransa..Shakespear'in bir sure kaldığı ve ünlü Rome&Juliet'ini yazdığı Verona....veeee son olarak da Venedik!! hepsi birbirinden guzel hepsi birbirinden tarihi...ozetle cok yorucu ama cook guzel bir tatildi...gitmek gormek isteyenlere tavsiye edilir!!

tarih demişken duyduğumda beni çok üzen bir orandan bahsedeyim size...italyan'ların tarihlerine yani tarihi eserlerine sahip çıkma oranı yaklaşık olarak %63 müş...biz türkler'de ise bu oran kaça düşüyor biliyor musunuz? cevap veriyorum MAALESEF sadece ve sadece %5...yorumu size bırakıyorum!!

bu kadar anlattık bir kaç tane de resim koyalım bari dimi :))

Friday, June 06, 2008

Neredeyse 6 ay olmuş sevgili bloguma birşeyler yazmayalı...bu altı ay içinde neler mi yaptım?? Bol bol kitap okudum kurdugumuz kitap klubu sayesinde. Hani hep filmlerde falan goruruz de hicbir zaman gerceklestiremeyiz..ama biz gerceklestirdik..cok da guzel oldu..uzun zamandir istedigim kaadar vakit ayiramiyordum kitap okumaya..bu sayede yeniden istedigim zaman vakit ayırabildigimi gordum...okudugum kitaplardan belki daha sonra bahsederim..tabii bolca da film izledim..aslında eskiye oranla film izleme yüzdemde de birazcık dusme var..zaten oradan ayırdıgım zamanla kitap okuyabiliyorum :) gezdim dolaştım, çalıştım çabaladım...ozetle 6 ayın nasıl gectigini anlamadım..simdi durup dururken altı ay sonra neden yeniden yazıyorum onu ben de bilmiyorum..aslında bir kitapla ilgili bilgi ararken karsıma cıkan blog sayfası bana yeniden sevgili blogumu hatırlattı..ben de yeniden donmeye karar verdim galiba blog alemine..tabii bu arada beni okuyacak kimse kaldı mı onu da bilmiyorum ama neyse!! simdilik bu kadar..sonra gorusuruz