Sunday, October 22, 2006

Geçen gun sevgili arkadaşım ibeking bahsetmişti. Dun de gazetede Haşmet Babaoğlu yazmış. Ben de bugun bahsetmeden edemeyeceğim...

Efendim tanıyanlar bilir bendeniz sinemayı cok severim. İyi filmlerin hepsini mümkün olduğunca kaçırmamaya çalışırım. Lakin son zamanlarda pek bi şikayetçiydim sinemalarda izlenecek doğru dürüst bir film olmamasından. Ama nihayet güzel bir film salonlardaki yerini aldı: Devil Wears Prada yani Şeytan Marka Giyer.





Filmin başrollerinde Meryl Streep ve Acemi Prenses filmlerinden tanıdığımız Anne Hathaway var.Çok önemli bir moda dergisinin azılı editörünün asistanı rolünde izliyoruz Hathaway'i. Gayet başarılı ve şirin bir oyunculuk sergiliyor bence. Filmin başlarında pek bir salaş demode kıyafetlerle izliyoruz asistanımızı. Tabii bu durum çalıştığı ortam ve birlikte çalıştığı insanlarla tam bir tezat oluşturuyor. İnsan bir taraftan da düşünmeden edemiyor bu devirde New York gibi bir yerde yaşarken nerden buldun bu kıyafetleri diye.

Asistanımızın bu halini düşünürken aklıma başrollerinde Türkan Sulatan ve Ediz Hun'un oynadığı, benim de her türlü saçmalığına rağmen bıkmadan usanmadan tekrar tekrar izlediğim bir Türk filmi geliyor. Mutlaka seyretmişsinizdir hepiniz. Ağzına doldurulmus pamuklarla şişman ve paspal bir sekreteri canlandırıyor Türkan Sultan. Ediz Hun da yakışıklı ve çapkın patron. Kızımız çapkın patronuna aşık olur ancak patronu onunla sadece alay eder. Bunun üzerine kahramanımız hemen hain ve sinsi bir intikam planı geliştirir. Bir dizi operasyondan sonra (ağızdan pamuklar çıkar)Türkan abla moda dergilerinden fırlamış bir model görünümüne sahip olup patronunu kendine aşık eder. Eh gerisini de siz hatırlayıverin artık...

Şimdi bunun konumuzla ne alakası var diyeceksiniz? İşte Anne Hathaway de aşk yüzünden değil ama New York'un en ünlü moda dergisinin editörü olan patronunun gözüne girebilmek için işte hemen hemen böyle bir değişimden geçiyor. O paspal asistan gidiyor yerine tam bir New Yorker geliyor.

Gelelim moda dergisinin ve hatta adeta moda dünyasının patronu rölündeki Meryl Streep'e. Tamamen beyaza boyanmış kısa saçları son derece şık kıyafetleri ve de inanılmaz derecedeki otoritesiyle sanki o karakteri oynamıyor yaşıyordu. Bir rol bir insana ancak bu kadar yakışabilir. Film boyunca filmi beraber izlediğim arkadaşımla birlikte "that's all" demesini bekledik. Bu kadar sessiz sedasız bir otorite gücü insana bu kadar da olmaz ki canım dedirtiyor.


Neyse arkdaşlar özetle hepinize bu filmi izlemeniz şiddetle tavsiye ediyorum. Şimdiden iyi seyirler!

"That's all!!"

No comments: